Untitled Document

TARİH...................... SULTAN 2. ABDÜLHAMİD HÂN’IN VEFÂTI (1)

21 Eylül 1842´de başlayan hayatı, 10 Şubat 1918´de sona erdi...
Cihan Harbi´nde (1914–1918) cephelerden gelen acı haberler karşısında çok üzülen yaşlı hünkâr, Beylerbeyi Sarayı´nda, mangal ateşiyle ısıtılan bir odada ölümü karşılamak zorunda bırakıldı. Şiddetli soğuk algınlığı sebebiyle rahatsızlanan sultan, saray doktoru Hüseyin Âtıf Bey´in verdiği ilâçları kullanınca akşama doğru iyileşir gibi oldu; hattâ giyindi ve biraz dolaştı...
Akşam yemeğinde âdeti olduğu üzere ailesiyle birlikte sofraya oturdu. İştahsızlıktan söz ederek bir köfte, bir iki kaşık kabak, bir adet de pirinç unu tatlısı yiyen 2. Abdülhamid Hân, yemekten sonra göğsünde bir sancı hissetmeye başladı. Muayene eden doktorun teşhisi 'zatürree' başlangıcıydı. Hakanın durumu iyi değildi, sabaha kadar sarayda kimsenin gözüne uyku girmedi...
Doktorların tavsiye ettiği ilâçları kullanmasına rağmen, Abdülhamid Hânın hastalığı ağırlaşıyor ve bir iyileşme belirtisi görülmüyordu... Sabahları banyo yapmaması tavsiye edilen Abdülhamid Hân; 'Banyo benim medar-ı hayatımdır, beni kimse bundan men edemez, beni banyodan mahrum ederseniz hakkımı helâl etmem.' diyerek bu tavsiyeyi dinlemedi.  Müşfika Hanım, banyodan sonra çamaşırlarını giydirdi. Sırtı fevkalâde terliyordu, hanımı endişe içerisinde, 'Aman efendiciğim çok terliyorsunuz.' deyince Abdülhamid Hânın dudaklarından; 'Kadın, bu ecel teridir.' sözleri döküldü... Oturduğu yerde sabah namazını edâ etti ve sütünü içtikten sonra; 'Hamdolsun Yarabbi! Daha iyiyim.' deyip Müşfika Hanım´ın yardımıyla yatak odasına girdi ve yavaşça yatağına uzandı... Muayene esnasında Şehzade Âbid Efendi´nin mahzun bir hâlde karşısında durduğunu gören Abdülhamid Hân; 'Ağlama oğlum. İyiyim, üzülme.' diyerek onu teskin etti...
Sonradan içeriye giren Saliha Hanım´a gülümseyerek, 'Rasim Bey bizden ümidi kesmiş olacak ki, elimi öptü, benden helâllik istedi.' dedi... Gözleri dolmuş bir hâlde ah çekerek, 'Bütün hizmetime bir kara çarşaf çektiler. Benim kimseden talep edecek hakkım yok.' diye ilâve etti... Müşfika Hanım;, 'Efendiciğim! Bundan büyük hastalıklar geçirdiniz. İnşallah yine iyi olursunuz. Hakkınızı da elbet Allah alır.' cevabını verdi... Müşfika Hanım´ın koluna dayanarak oturan Abdülhamid Hân, Şöhreddin Ağa´nın getirdiği kahveyi eline aldı ve bu sırada gözlerini odada bulunanların üzerinde gezdirerek âdeta onlarla vedalaştı...      (Devamı yarın)

 

 



Erkek: Ragıp - Kız: Tülay - Yemek: Un çorbası, Haşlama et, Bulgur pilavı, Karpuz.



Featured Image 01