Untitled Document

MENKIBE............................... MUHYİDDİN-İ ARABÎ

Şeyh-i ekber Ebû Bekr-i Muhammed bin Ali, din büyüklerindendir. Endülüs’te 1165’te doğdu, 1240 da Şam’da vefât etti. Fıkıh ve kelâm ilimlerinde derin âlim idi. Konya’ya gelip, Sadreddin Konevî’nin dul bulunan annesiyle evlenmişti. Zekâsı pek çok, hâfızası hârikulâde idi. Sultanlardan, vâlilerden, beylerden çok saygı görür, pek çok hediye gelirdi. Hepsini muhtaçlara dağıtırdı. Çok kitap yazdı. Yazılarını anlayabilmek için âlim olmak lâzımdır. Pek çok kerametleri dilden dile dolaşmaktadır.
Muhyiddin-i Arabî hazretleri kendisi anlatıyor:
“Birgün oturmuş sohbet ediyorduk. Sohbette ilim ve fikir taslayan felsefeci biri vardı. Peygamberleri inkâr etmekte ve sadece; “Felsefe! Felsefe!” deyip durmakta idi. Soğuk bir kış günüydü. Ortada, içinde ateş yanmakta olan büyük bir mangal vardı. Filozof dedi ki:
- Avamdan insanlar Hazret-i İbrahim aleyhisselâmın ateşe atıldığı ve yanmadığı kanaatindeler. Bu olmaz. Zira ateş yakmaya kudretli olup her şeyi yakar ve kavurur. Bunu tevil etmek lâzım. Kur’ân-ı kerîmde zikrolunan ateşten murat; Nemrud’un gazabının İbrahim aleyhisselâm üzerine vâki olmasıdır. Ateşin İbrahim aleyhisselâmı yakmamasından murat; Hazret-i İbrahim’in hüccet ve delilde ona galip olduğu için, Nemrud’un gazabının sâkin olmasıdır.
Filozof sözünü bitirince dedim ki:
- Kendi kerametimi göstermek değil, İbrahim aleyhisselâmın mûcizesi üzerindeki inkârı kaldırmak istiyorum. Hak teâlânın; “Biz İbrahim’e, ateşin yakmamasını emrettik!” dediğinin doğruluğunu göstereceğim.
Mangalı aldığım gibi filozofun eteğine boşalttım. Çok korktu. Kömürleri ellerimle her taraftan karıştırdım. Filozofun rengi kül gibi oldu. Fakat ateş filozofun eteğini yakmadı ve hiç tesiri bile olmadı. Ellerimle ateşi mangala geri koydum ve dedim ki:
- Ateşin yakmaması Hak teâlânın emriyledir. Cenâb-ı Hak dilerse ateş yakmaz.
Filozof itiraf etti. Kelime-i şehâdet getirip, Müslüman oldu.”

 





Featured Image 01