Untitled Document

SOHBET - BİR İSLÂM ÂLİMİNİN MEKTUBU

Cenâb-ı Hakkın seçtiği, ayırdığı, kendine çektiği, siz mübârek gençlerin mektuplarınızı okumakla şerefleniyorum ve bereketleniyorum. Su katılmamış süt gibi hâlis olan yazınızdan ibret almaya gayret ediyorum. Sizler kavuştuğunuz nimetin büyüklüğünü düşünüp, Cenâb-ı Hakka her an şükrediniz! Şükretmek, O’nun emrine yapışmak, haramlardan sakınmak demektir. O’na lâyık şükrü kimse yapamaz. Fakat, elimizden geldiği kadar şükretmeye çalışacağız.

Bu dünyada misafiriz. Geldik gidiyoruz. Gideceğimiz yerde lâzım olan şeyleri burada toplamazsak, orada cezâsını görürüz. Hem o cezâ ebedidir, sonsuzdur. Aklı olan sonsuz olan azaptan kurtulmak için her çâreye başvurur. Hâlbuki çâresi, ancak dünyada iken kabildir ve çok kolaydır. Cenâbı Hak cümlemize akıl, fikir versin! Şeytana ve nefsimize ve şehvete aldatmasın! Gençlik gidiyor, hayat gidiyor, son pişmanlık fâide vermez. Fırsat elde iken kazanmalı. Fırsat bir daha ele geçmez.

Allahü teâlâ hepimizi doğru yoldan ayırmasın, yalancı ve sahte güzelliklere ve zehirli tatlılıklara ve yüze gülen yalancılara kandırmasın ve kaptırmasın!
Kıymetli mektuplarınızı ve duâlarınızı beklerim, gözlerinden öperim kardeşim.

NÜKTE - BİR KESE İNCİ

   Basra mücevherciler toplantısında, içlerinden bir tüccar şöyle anlattı:
   "Bir zaman çölde yolumu kaybetmiştim. Yanımda yiyecek ve içecek hiç bir şey kalmamıştı. Tam hayattan ümidimi kestiğim sırada, içi dolu bir kese buldum. Bunu, kavrulmuş buğday sandığım andaki zevki ve sevinci, inci olduğunu öğrenince de duyduğum acıyı ve hüznü hiçbir zaman unutamam..."
   Kuru çöllerde, kumların ortasında susuzun ağzında inci olmuş, sedef olmuş, ne çıkar? Azıksız adamda, ha altın bulunmuş, ha saksı kırığı!.."

Sa'dî-i Şîrâzî 'den.



Erkek : Sinan - Kız : Cavidan  - Yemek : Paça Çorbası, Barbunya pilaki, Börek, Hoşaf



Featured Image 01