Untitled Document

ŞİİR - ESKİŞEHİR

Adın eski, kendin yeni, yayılmışsın ovaya,
Osmanlı’nın ilk durağı, temel oldun yuvaya.

Yunus Emre, yana-yana Taptuğuna kavuştu,
Edebâli, Osman bey’le toprağında buluştu.

Nasreddin’i anan herkes, güle-güle katılır,
Battal Gazi, at üstünde düşmanına atılır.

“Eskişehir, Eskişehir” marşlarında var sesin,
Kalkınmada, sanayide, ticarette öndesin.

Sakarya’nın coşan suyu “büklüm-büklüm” burulur.
Gökçekaya-Sarıyar’a barajla gem vurulur.

Baharında, güneş yakar, eser kışın sert ayaz,
Yaz olsa da, Sündiken’de, karın vardır bembeyaz.
Anbar gibi, arpa-buğday, meyve-sebze, ot sende,
Bereketli pancar büyür, şeker olur tad sende.

Kudrettendir, kaynar gelir, şifa veren hamamlar,
Temiz suyun Kalabak’da, bu şifayı tamamlar.

Mavi gökte, Şahin ile Fantom’ların yanyana,
Gidiyorlar, Kıbrıs’a mı, Ege’ye mi, ne yana?

İstiklâlde, bayrak açıp, mezar oldun Yunan’a,
Lüle Taşın, Krom-Boraks, döviz sağlar yurduna.

Sakarbaşı, Çatacık ve Fidanlık’ta gezeyim,
Yaz gecesi, kol-kol olup, Yalaman’da tozayım.

Seher vakti, Kurşunlu’dan, mânevi bir haz aldım,
Seni biraz anlatmak ve yazmak için, hız aldım.
Ahmet Gülmen - Kavak - Eskişehir

NÜKTE - ELHAMDÜLİLLAH

Bir adam, zengin birinden; “Çocuğum hasta, ölmek üzere.” diye yardım ister. Zengin de o kimseye fazlasıyla yardım eder. Yakınları onu ikaz ederler. “O adam sahtekârın biri. Çocuğu bile yok, bekar.” derler. Zengin de der ki: “Elhamdülillah. Demek ki, şimdi hasta olan, ölmek üzere olan bir çocuk yok öyle mi?..

DÜNKÜ CEVAP



Erkek : Fazıl - Kız : Nurgül  - Yemek : Yayla çorbası, Yoğurtlu kabak, Zerde

Featured Image 01