Untitled Document

ŞİİR - MİNÂRELER

Namaza sesli çağrı, minâresiz ilk muştu;
Bilâl-i Habeşî’yle gönülden okunmuştu.
Pek kısa bir zamanda çoğaldı diyar diyar,
Toplu ibâdetlere “gel”, “gel”, diyen ezânlar.

Beş şartın beş vaktine yaraşan gelmeliydi,
Temelden, kalem ucu gibi yükselmeliydi.
Mahşer’e kalmazdı ya, yarım yüzyıl sonrası,
Gelivermişti işte, minârenin sırası.

Dört veya çok köşeli, doğudaki destanda;
Mısır, Suriye, Irak, İran ve Hindistan’da.
Anadolu’da Selçuk, Balkanlar’da Osmanlı,
Sütûn sütûn derlemiş, sır vermiş anlı-şanlı.

Nöbetçi gibi dikmiş, yanına Taçkapı’nın
Mimarbaşı Sinan o, eli değen yapının:
En âhenkli şeklini, nasıl da buluvermiş?
Câmiînin üslûbuna uymuş, sokuluvermiş.

Gövdeyle petekleri; burma, yiv ve oluklu,
Üç şerefeli ise, üç merdiven soluklu.
Kıvrımlı merdivenler genişidir, en darın;
Temel düne dayalı, boy bugün, âlem yarın.

Âlem: Kâide ve küp, sonra armut, bilezik,
Din sembolü hilâlle sona erer tepelik.
Secde eder göklere, selâm verir Kıble’ye,
En içten duâları herkese ve herşeye.

Teki, çifti, dörtlüsü, altılıya uzanır;
İlk mahya şerefeyi, Sultanahmed’den tanır.
Sonra Süleymâniye ve üçyüz yıldan beri,
Lâilâhe illallah, Osmanlı Türk eseri.

Gültekin Samanoğlu



Erkek : Bedri - Kız : Mücella  - Yemek : Sütlü çorba, Türlü, Peynirli börek, Komposto



Featured Image 01