Untitled Document

HATIRA - BABAM TURGUT ÖZAL

“...Vatandaşlardan babamı çok arayan olurdu. Babam da gece saat 12’den sonra vakti olunca onları arattırırdı. Sivas’tan Mehmet Efendi isminde bir adamcağız aramış. Bana “Kağıdı ver birini de ben arıyayım.” dedi ve onu aradı.

“Ben Başbakan Turgut Özal, beni aramışsın. Nasılsın, iyi misin?” dedi. Adam, “Hadi ordan!” deyip telefonu kapattı. Babam tekrar aradı. Adam “Dalga geçme kardeşim!” dedi bir daha kapattı. Babam “Ben bu adamla konuşacağım.” diye tutturdu. Gece saat 01.00’de Vâli’nin yardımıyle irtibat sağladılar. Adamcağız telefonda konuşamıyor. Babam diyor ki; “Mehmet Efendi, sen beni aramışsın. Ben de seni aradım. Niye telefonu yüzüme kapatıyorsun?” Adam telefonda hüngür hüngür ağlıyordu. Bir Başbakan kendisini direkt olarak aramış ve dileğini sormuştu. Böyle alçak gönüllü idi.

Bir defâsında denemek için yeni ithâl edilen bir jeep getirmişlerdi. Yıl 1985, babamın başabakanlık dönemi. Babam direksiyona geçti. Arsada tur atıyor. Ben yanındayım, Efe arkada. Birdenbire babam gaza bastı, indik Yeniköy’e. Ne polis var, ne koruma.

Yeniköy Meydanı’nda trafik sıkıştı. Babam sırada bekliyor. Dörtyol ağzında da genç bir polis. Arkadan birisi korna çaldı. Polis de babam çalıyor sandı. Kızdı, babama bir el hareketi yaptı, “Çek kenara!” dedi. Babam da arabayı sağa çekti. Ve ilk reaksiyonu, “Çocuklar ehliyetim nerede?” demek oldu. Babam aradı buldu ehliyetini. Polis geldi, babama hiç bakmadan, “Ehliyet, ruhsat!” dedi. Babam verdi ehliyeti. Polis aldı, bir ehliyete baktı, bir de babama baktı, bir selâm çaktı. Gür bir sesle, “Emredin sayın Başbakanım!” demez mi? Babam dedi ki, “Oğlum bağırma! Bir suçum varsa yaz cezânı.” Adam konuşamıyor bile...”

Ahmet Özal Türkiye  Gazetesi 22.4.1998



Erkek : Abdulbaki - Kız : Fetanet  - Yemek : Kereviz çorbası, Kış Türlüsü, Pilav, Sütlaç



Featured Image 01