Untitled Document

MANZUM MENKIBE................... GAFLETTEN UYAN

Mevlânâ otururken, bir havuz kenarında,
Geldi Şems-i Tebrîzî ve oturdu yanına.

Gördü ki, Mevlânâ'nın yanında kitaplar var,
Onları göstererek, sordu ki: “Nedir onlar?”

Arz etti ki: “Babamın, yazdığı kitaplardır,
Hepsi de inci gibi, kıymette bî-bahâdır.”

Şems onları isteyip, aldı kendi eline,
Ve kaldırıp hepsini, attı suyun içine.

Mevlânâ çok üzülüp, dedi: “Eyvâh, pederden,
Kalan kitaplarımın, tamamı gitti elden.”

Lâkin Şems-i Tebrîzî, elini uzatarak,
Çıkardı herbirini, sudan kuru olarak.

Mevlânâ görünce de, ondan bu kerâmeti,
Daha da sağlam oldu, ona teslîmiyeti.

Evlâdı Sultan Veled, der ki: “Şems-i Tebrîzî,
Ansızın gelip gördü, birgün pederimizi.

Öyle ki, babam onu, dinlerken huzurunda,
Yok olmuştu gölgesi, o velînin nûrunda.

Bu şekilde aylarca, devam etti bu sohbet,
Çok yüksek makamlara, erdi babam nihâyet.”

Yine birgün gecenin, bir mehtaplı ânında,
Sohbet ediyorlarken, medresenin damında.

Baktı Şems-i Tebrîzî, etrafına birazcık,
Buyurdu: “Hiç bir evde, görünmüyor az ışık.

Ölü gibi, gafletle, uyuyor bu kimseler,
Keşki kalkıp Allah'a, ibâdet eyleseler.”

O böyle söyleyince, Hazret-i Mevlânâ da,
Ellerini kaldırıp, duâ etti o anda.

Dedi: “Şems-i Tebrîzî, hürmetine İlâhî,
Uyandır ölü gibi, yatan bu ahâlîyi.”

Mevlânâ hazretleri, edince böyle duâ,
Başladı gökyüzünde, bulutlar toplanmağa.

Şimşek çakıp, kuvvetle, gök gürledi peşinden,
Uyandı şehir halkı, bu gök gürlemesinden.

Civardaki evlerden, sesler yükseliyordu,
Herkes korkularından, “Allah! Allah!” diyordu.
Abdüllatif Uyan

 



Erkek: Abdülhakîm - Kız: Zeliha - Yemek: Düğün çorbası, Kereviz, Yoğurt, Sütlâç.



Featured Image 01