Untitled Document

MENKIBE......................... HAZRET-İ ALİ’NİN KABRİ

Rivâyet ederler ki:
Allahü Sübhânehü “ve teâlâ azze şânühü” hazretleri Nûh alâ nebiyyinâ; “Ve aleyhissalâtü vesselâma” gemi yap, diye buyurdu. O da gemiyi yaptı. Temâmladıkda, üç tahta artdı. Nûh aleyhisselâm buyurdu ki: 
- Yâ Rabbel’âlemîn! Bu 3 tahtayı ne yapayım?
Allahü tebâreke ve teâlâ buyurdu ki:
“Yâ Nûh! Benim bir dostum vardır. Ona Alî derler. Âhır zamanda gelir. Bu tahtalar ona tabut olmakdan gayri işe yaramaz. Bu tahtaları filan yere iletin. Orada bir kabir kazın. Bu tabutu o kabre defn edin. Meleklere emr edeyim. O kabri dostum o kabre varıncaya kadar ziyâret etsinler.
Rivâyet ederler ki:
Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri, Alî “radıyallahü teâlâ anh” hazretlerine buyurdu ki:
- Yâ Alî! Benim yanımda bir sır vardır. Bana Cebrâîl aleyhisselâm bildirmiştir. Sana bu sırrı açıklayayım ki; senin kabrin Nûh aleyhisselâm zamanında bir yerde kazılmıştır. Ben o yeri bilmiyorum. Halkdan da kimse bilmez. Ecelin yaklaşdığı sırada, Hasen ve Hüseyne vasıyyet eyleyip, de ki:
- Ben öldüğüm vakit, yıkayın ve kefene sarın. Tabuta koyup, namazımı kılınız. Âlem-i gaybdan bir deve gelip önünüzde çöker. Beni o devenin üzerine koyun. Benim ardımca Kûfe kapısına kadar gelin. Ondan sonra siz geri dönün.
 Hazret-i Ali, hazret-i Hasen ve hazret-i Hüseyn’e bu vasıyyeti buyurdular.
Onlar da dediler ki:
- Yâ babamız bize destûr ver. Cenâzenin ardınca varılacak yere kadar gidelim.
- Destûr yoktur. Böyle varınız ve hemen geriye dönünüz.
O iki sultân da, o mahâlde vasıyyeti gözleyip dururken,  bir deve gelip, huzurlarında çöktü. Cenâzeyi üzerine yüklediler. Kûfe kapısına kadar vardılar. Deve gitti. Bunlar da geri döndüler.
Sabâh olunca, Kûfe ehli toplandılar dediler ki:
- Emîr-ül mü’minîn “radıyallahü teâlâ anh” hazretlerini niçin çıkarmazsınız ki, techîz ve tekfîn işini görelim.
Hasen ve Hüseyn “radıyallahü teâlâ anhümâ” buyurdu ki: 
- Bu işler bu gece yapıldı.
- Bize niçin haber vermediniz?
- Hazret-i Hüseyn buyurdular ki:
- Dedemiz, şöyle şöyle vasıyyet etmiş idi. Biz de o vasıyyeti sakladık. Kıssayı başlangıcından sonuna kadar haber verdiler.
Menâkıb-ı Çihâr Yâr-i Güzîn (Sayfa: 388)



Erkek: Şükrü - Kız: Şükriye - Yemek: Ezogelin çorbası, Tas kebabı, Sütlâç.



Featured Image 01