Untitled Document

MAKALE........................... NEFİS DUTLAR

 ... Lisede ilk senelerimiz. Şimdiki Ali Sâmi Yen stadyumunun olduğu yer, ta aşağılara kadar dutluktu o vakitler. Çarşaflar serilir ve dut silkelenirdi. Hafta sonu oraya gider. “Şiir okuma yarışmaları” düzenlerdik. Hasan İstiklal marşını veya Çanakkale şiirini en iyi okuyanımızdı. Bendeniz Yahya Kemâl Beyin Vuslat’ını okumaya meraklıydım. Karar verdik. Bir Yahya Kemâl ağırlıklı güya “Dut Gölgesinde Şiir” gecesi yapacaktık. Eee. Bizim gibi deryâdillerin de varlığı duyulmalıydı.
Günlerden bir pazar dutluğa revân olduk. Ne gelen var ne giden. Kendimizi öylesine bir aynada görüyorduk ki, dâvetlilerin sinemada yer kaparcasına daha evvel ağacın dibine koşup bizi alkışlayacaklarını sanıyorduk. Çocukluktu işte. Zaman geçiyordu. Birdenbire Sacit bağırdı: “Geliyorlar yahu! Geldiler işte!”
Nasıl toparlandık bilemiyorum. Rahmetli Orhan Seyfi bey yanında iki dostu ile gelmişti. Hele berâberinde getirdiği şişman adamın Yahya Kemâl bey olduğunu anlayınca dilimiz damağımıza yapıştı. Titremeğe başladık.
“Hani dutlar!” dediler. Hemen silkeledik. Bir davetten geliyorlarmış. Orhan Seyfi Hoca arkadaşlarını iknâ etmiş.
“Hiç değilse bir ağaçtan dut yeriz, hele bir uğrayalım.” demiş de gelmişler. Arkadaşlarımız, Mithat Cemâl’in ve Şeyhülislâm Yahya Efendi’nin şiirlerini okuyacaklardı. Ben Yahya Kemâl uzmanıyım ya. Elim ayağım titriyor. Vuslat şiirini hayatta en kötü okuma rekorunu kırdım. Üstad şiiri bitirince, ne derece beğendiğini üç kelimelik bir değerlendirme ile dile getirdi:
“Hakikaten nefisti dutlar.”
Kendi şiirini benim ağzımdan dinleyince tanıyamamıştı herhâlde...    İlhan Bardakçı

 

FIKRA............................PİŞKİNLİK

Oteldeki kadın, telefonda çığlık atar:
– İmdat! Yetişin otelci! Yetişin! Çabuk gelin lütfen, odamda bir fâre var.
Otelci sâkin bir şekilde cevap verir:
– Üzülmeyin hanımefendi, size hemen bir kedi gönderiyorum.





Featured Image 01